2021’de çok uluslu şirketlerin yarısı en az bir tür kriptoyu ödeme ya da yatırım amacıyla kullanmaya başlamıştı. O dönemde finansal kurumların yalnızca yüzde 10’u kripto hizmetleri sunarken, bugün tablo değişmiş durumda. Bitcoin 100 bin dolar eşiğini aştı, diğer kripto varlıklar da yükseliş gösterdi ve Trump yönetimi dijital varlıkların saklanması dahil birçok kripto bankacılığı hizmetine zemin hazırlıyor.
Bu gelişmeler şirket bilançolarında “kripto yüklü” bir dönemi başlattı. Kripto fiyatlarının yükseldiği dönemlerde bilançoların aktif tarafı güçleniyor, fiyatlar düşünce ise mark-to-market düzeltmeleri doğrudan şirket değerini etkiliyor. Financial Times’ın haberine göre, bu stratejiyi benimseyen şirketlerin hisse fiyatları zaman zaman ellerindeki token’ların değerinin üzerine çıkıyor.
Eski adı MicroStrategy olan Strategy, 638 binden fazla Bitcoin tutuyor. 2-7 Eylül arasında 1.955 Bitcoin satın alan şirket, bu alımlar için 217 milyon dolar harcadı ve toplam yatırım büyüklüğünü 47,2 milyar dolara çıkardı. Benzer şekilde Trump Media bilançosunda 2 milyar dolarlık Bitcoin ve Bitcoin bazlı menkul kıymet bulunduruyor. Twenty One Capital de halka arz öncesi BTC rezervini 43.500’e yükseltmeyi planladığını açıkladı.
Bitbo verileri, halka açık şirketlerin toplam Bitcoin arzının yaklaşık yüzde 4,6’sını elinde tuttuğunu, bunun değerinin 109 milyar doları aştığını ortaya koyuyor. Bu durum hazine yönetimlerini birer yatırım koluna dönüştürüyor. Nakit akışı ve teminat yönetimi artık yüksek volatilite riskiyle iç içe geçiyor.
2025’te Birleşik Krallık’ta yapılan bir akademik araştırma, Bitcoin tutan 39 şirketin bazı hisse getirilerinin Bitcoin’den bile daha volatil olduğunu ortaya koydu. Geleneksel hazine araçlarının sağladığı öngörülebilir getiri yerine kripto varlıklar, şirket değerlemelerine hisse senedi benzeri oynaklık katıyor. Bu strateji, risk iştahı yüksek firmalar için fırsat sunarken, nakit yönetiminde istikrar arayan şirketler için önemli bir sınav anlamına geliyor.
Kurumsal bilançolarda kripto varlıkların ağırlığı artarken CFO’lar klasik hazine yönetimi ile portföy yönetimi arasındaki çizgiyi yeniden tanımlıyor. Bu strateji, şirketlere kısa vadede sermaye kazancı sağlayabilir; ancak aynı zamanda bilanço volatilitesini artırarak kurumsal değerlemelerde daha sert dalgalanmalara yol açıyor. Önümüzdeki dönemde CFO’ların, likiditeyi koruma hedefi ile yatırımcı beklentileri arasında ince bir denge kurması kritik hale geliyor.